TALES
FLOW
Flow Tales “Akış Hikayeleri” insan-peyzaj etkileşimini, yerel ve küresel düzlemde, eleştirel bir şekilde sorgulayan ve bu sorgulamayı sanatsal üretim için bir ilham olarak alan bir dijital sanatçı çağrısıdır.
Akış Hikayeleri, dünya üzerinde doğal akışların bozulduğu bir çağda, suların, nehirlerin, denizler, göllerin anlatılmamış hikayelerini anlatmaktadır.
Bugünün normalliğinde (Günümüzün bilindik akışında), ulaşılabilir ve ulaşılamaz peyzajların insan ve su arasındaki ilişkisini toplama ve resmetme ihtiyacı hissettik ve bu ilişkilerin toplamının, yer’lere yeni anlamlar yükleyerek kurabileceğini yeni bağlantıların olasılıklarını sergiledik.
BAŞVUR
pdf dosyasını indiriniz.
Bu formla ilgili herhangi bir sorununuz olduğu takdirde başvurunuzu info@flow-tales.com ‘a göndereceğiniz e-posta ile yapabilirsiniz.
*zorunlu alanlar
Eğer bir web siteniz, sosyal medyanız ya da CV’niz yok ise bize, info@flow-tales.com ‘a, “Ekli Dosya” başlıklı bir e-posta gönderiniz (MAX 3MB)
ASİ’NİN HİKAYESİ
Bu bölüm, bizim “Asi Nehri Hikaye”miz olarak anlaşılabilir. Asi Nehri Hikayesi, antik nehrin yaşamına çoklu medyalar kullanarak yeni kurgular ve anlamlar üretmeyi amaçlamaktadır.
<
>
<
>
ASİ GALERİ
ASİ GALERİ
KATKIDA BULUNANLARIN AKIŞ HİKAYELERİ
ÖNEMLİ TARİHLER
Selection
Process
Call for Stories
Online Exhibition
2“Martılar vardı... Onları, denizden yüzlerce kilometre içerdeki bu nehirde, yiyecek ararken görmeyi beklemiyordum. Evet yiyecek arıyorlardı. Gerçi ne yapmalarını bekliyordunuz ki? Herkes martıları bilir. Brighton’da, Naples’da ve uçtukları her yerde martıları baş belası olarak bilirler... Oysa ki, ben onları çok severim. Şaşkındım, çünkü bu antik Roma köprüsünün üzerinde, arkadaşlarımla gün batımının bir fotoğrafını çekmek yerine, kendimi, yaratanın bize ne kadar da harika olduğunu göstermek için, nehir üzerindeki bu martıları gönderdiğini düşünürken buldum”.
“Ben büyük bir şehirde büyüdüm. Ama anne babamın memleketi, Türkiye'nin kuzeydoğusunda, çevrede yeşil ve mavinin tüm tonlarını görebileceğiniz küçük bir kasaba idi. Derenin sesiyle uyuduğum büyükannemin evinin yanından küçük bir dere akar. Bugün hala dinlenmek ve sakinleşmek için su sesi olan yerleri ararım. Oradaki doğa sert ve şiddetli olsa dahi, tatiller benim için su sesi anlamına geliyor. Böylece Antakya şehir merkezinde Asi Nehri ile tanıştığımda, evcilleştirilip derin beton duvarlara hapsedilen bu güzel su için üzüldüm ve onun hüznüne de şahit oldum. Nehrin tarihini ve hikayelerini duydukça, buradaki yaşamın ve kültürün nehirle olan ilişkisini öğrendikçe ona olan saygım daha da arttı. Son olarak, Asi'nin bu heyecan verici hikayesini paylaşmak ve sizin akış hikayelerinizden daha fazlasını dinlemek için buradayım ve şimdi bu projedeyim”.
4“Roma'da doğdum. 1870 yılında yaşanan büyük selden beri nehri kontrol etmek için yapılan Muraglioni (masif duvarlar) ’ye bakarak yaşıyorum... Antakya'da olduğu gibi, Roma nehri de, Antik Çağ'dan bu yana aynı adıyla bilinir. Nehrin adı olan Tiber'in asi akışı, çoğu kez şehre ve şehrin binalarına davetsiz bir şekilde girmiştir. Pantheon'un etrafındaki alan (Campo Marzio diye anılan bölge), Roma döneminde bile sular altında kalmıştır. Bu durum neyse ki artık günümüzde yaşanmıyor. Tiber'in, Roma sokaklarından akan antik akışı, yüzyıllarca yaşanan seller sırasında yükselen suların, binaların duvarlarına yapıştırılan su seviyesini gösteren levhaları ile hatırlanıyor. Tiber artık Roma'nın güzel manzarasının ve köprülerinin sadece bir parçası. Nehir, bazen şiddetli yağmurların ardından, ‘Ebedi Şehir’’in sokaklarının ne hale geldiğine bakmak için duvarlardan ötesini gözetlemekte ve Romalıları ve beraberlerinde galoş getirmediklerinden pişman olan çok sayıda turisti korkutmaktadır”.
5Tarihi boyunca Maremma'nın sel, bataklık ve sıtma nedeniyle her zaman zor bir bölge olduğu biliniyordu. Hatta yörenin, ‘Maremma Amara’ adında, bu çevrede ne kadar sık ölümlerin yaşandığından bahseden çok meşhur bir şarkısı da vardır.Ama tabi ki Maremma Nehri’nin varoluşu, sadece üzüntü ve acıyı barındırmıyor… Etrüsk ve Roma dönemlerinde, şu anda eyaletin başkenti olan ‘Grosseto’ sınırlarında yer alan ovanın büyük kısmı, Ombrone nehrinin yıllar içinde sabırla alüvyal toprağı taşıması ile oluşan bir göldü. Yüzyıllar boyunca hiçbir kamu otoritesi bu doğal sürecin neden olduğu bataklıkları yönetecek güce veya iradeye de sahip değildi. Lakin bir gün geldi ve görev nihayet üstlenildi. Sonunda bölgeye yakışan güzel ve bereketli bir kırsal manzara oluşturuldu. Bu sebeple benim doğup büyüdüğüm bu yer, büyükbabalarımın çocukken bildiklerinden çok farklıdır. Bununla birlikte, özen de her zaman gereklidir ve öte yandan nehir de göz ardı edilmekten hoşlanmaz. Ve nihayetinde, 12 Kasım 2012'de, bölge, üç gün boyunca yeniden taşkın tehlikesi ile yüzyüze kaldı. Bu sefer Grosseto kontrol altına alındı, ancak ne yazık ki ‘Albinia’ değil. Yakınlardaki başka bir nehir köyü sular altında bıraktı ve bu sefer bu felaket, altı kişinin hayatını ellerinden aldı. Doğumumdan çok önce olduğu için 1966 olaylarını hatırlayamıyorum ama 2012 yılındakileri, nehrin kafesinden kaçtığı o yeri, evlerden kürekle atmak zorunda kaldığımız çamur yığınlarını, denize dönüşen tarlaları hep hatırlayacağım”.
6“Antakya ilk karşılaşmamızdan itibaren hayatımın akışını yönlendiren bir yer. 23 yaşıma kadar yalnızca ismini duymuşken, sonraki 10 yılda tümüyle hayatımın merkezine yerleşti, Doktora tezime ve giderek uzaktayken özlediğim memleketime dönüştü. Hatay Havalimanı’nda uçaktan her inişimde kanımın akışı coşkulu bir akışa dönüştü, güzel memleketim seneler içinde birçok karşılaşmaya ev sahibi oldu, her karşılaşmada yeni bir yol açtı. Bu güzel karşılaşmaların birinde tanıştığım Ebru, bir parçası olduğu Paesaggi Migranti’nin Antakya/Asi Nehri’nde dair sanat projesine beni de dahil etti ve pandemi döneminde müthiş insanlarla her hafta online buluşup saatlerce Antakya üzerine konuşma ve çalışma imkanını bana sundu. Antakya benim hayatımın akışının açıkça yönlendiricisi ve beni bundan sonra nerelere götüreceğini heyecan ve merakla bekliyorum”.
“İllüstratör, akademisyen ve şehir plancısıyım. 1988’de İstanbul’da doğdum. Şu anda İsviçre’de yaşamakta ve Lozan Üniversitesi'nde coğrafya alanında doktora yapmaktayım. Doğal ve kentsel peyzaj üzerine yaptığım çizimler ile 2016 yılında Kent / 3 karma sergisine katıldım. Aynı yıl, Tuna Nehri üzerinde yaptığım bir illüstrasyon ile "Uluslararası Tuna Nehri Günü Grup Resim ve Fotoğraf Sergisinde” yer aldım. 2019 yılında ilk çocuk kitabı illüstrasyonum yayınlandı. Çizimlerime "makemystorycard" markası altında devam etmekteyim”.
2“Sanatın çevrelediği nehrin akışına kapılan bir yolcu”.
7 - 7
<
>
© FLOW TALES
info@flow-tales.com